Şakir Atmaca sonunda uçtu
Mete Arif Tokmak
Zonguldak
deyince akla EKİ gelir, EKİ, EKİ, EKİ!
Bu kadar saçma
bir girişi hak ediyoruz artık! Tek markamız olan E.K.İ. veya T.T.K. na sığınıp
oluşturduğumuz kültürel dünya
çelişkilerle doludur. Anlatmayı çok severiz biz ama korumayız, koruyamayız bir
türlü. Bu da sallamanın bir türü herhalde; çok kişi konuşur az kişi meydanlara
gelir ses çıkarmaya; korumaya çalışır o kültüre ait olanı, değeri, emeği! İşte
onca yıkılıp giden binanın ardından bakarız, eski fotoğraflara dalar, nostalji
yaşarız. 100 Bin kişi Ankara’ya yürümüştür bir zamanlar ya, aslında Mengen’de
durdurulmuştur o yürüyüş de; ondan sonrasını tarihçilere hiçte şişire şişire anlattırmamak
lazım! Anlatamazsınız zaten. İşsizlik, taşeronluk, boş vaatler tarihidir o ve rantçılık,
uyanıklık tarihidir! Müteahhit yöneticiler ile defter tam anlamı ile
dürülmüştür artık.
“Zonguldak
tarihi” dediğin madenle başlattığın, emeğe bağladığın, Cumhuriyet ile
idealize ettiğin bir tarih. Osmanlıca belgelerden de alsan, karşına bilmem kim
ağalar-paşalar çıkıyor hep; Cumhuriyetle de ansan, karşında şu yönetici, bu
vali, şehrin zengini! Uzun Mehmet derler onu da uydurmuşmuş birileri! Maden
şehitlerinin adlarını bile mermere kazıyıp ölümsüzleştirememiş, pirinçten,
arpadan (!) ayarlayıp 404 ile yapıştırmışsın granite! O kara granit (ki ithal
bildiğim kadarıyla) 1000 yıl orda durur da senin şehidinin pirinci deniz
tuzunun etkisinden, Karadeniz’in lodosundan çözünür gider organik dünyaya yine
ve 1000 yıl sonra bütün madenciler maden
olur, oluruz! Granit durur, granit kafalar durur ve umarsızlığı temsil eder,
vefasızlığı temsiller.
Üzerine
yazdığın sayfalar dolusu bilgiler, o belgeler, bu belgeler dönüp dolaşıp “madencilik Türkiye’yi ihya etti ama Türkiye
Zonguldak’ı imha etti” demeye doğru emin adımlarla gidiyor. Bir ağlak
gürültü, bir destani anlatım, biraz solculuk, biraz şovenistlik, biraz İrfan
Yalçın artık biraz da Yılmaz Erdoğan’ın Kelebeğin Rüyası! O rüya ki zaten Kemal
Uluser’i görmediydi. Daha kim bilir kimleri görmedi ve görmeyecek de?
Zonguldaklılık
dediğin TTK bitince bitecek neredeyse. “Özelleştirilecek
mi, fesih mi edilecek” der dururken kayıp giden yıldızlar; hayat gaileleri
içinde kör duyarsızlıklar. Arada Şakir
Atmaca’da acından yokundan gözümüzün önünde uçtu gitti. Anladım ki vefa dediğin İstanbul’da bir semt
hakikatten, bizler ancak vedacıyız.
Güle güle Şakir Ağabey; güldürüp geçirdin
bizleri ama güldürmek para etmiyordu! Sana sadece gözyaşlarımı sunabiliyorum,
bir de yıllar önce keyifle yaptığım ( 7
Mayıs 2003) portreni. Üçgen simidin de orada, Japon tavuğunda! Babaanne de
orada, yaramaz çocukta! Unutulmaz bir Zonguldak sembolüsün. Yüzlerce kişinin
hatırasında yıllarca unutulmayacağına eminim. Bu dünyada rahat edemedin;
toprağın neşeyle çiçekler açsın, kuşlar şarkılar söylesin sana. Ne diyebiliriz
ki?… Sıra bize de gelecek ve sanki çok mu kalabalık ölecez? Senin için bir
üçgen Şakir Ağabey parası bastırmalı ve onunla isteyen karnını istediği kadar
doyurmalı be abi. Elmayı çok sevdiğini söylemiştin; elma ki çoğu kişi için dönüp
bakmadıkları bir nimet be abi! Elma yiyemediğin her gün bu dünyaya haram olsun!
SANA DA KOCAMAN BİR ELVADA; ELMA KOKULARIYLA, AROMALARIYLA ARTIK. EN AZINDAN BENİM
İÇİN GERÇEKTEN HAKKIYLA YAZILAMAYACAK ZONGULDAK TARİHİ SİZLERSİNİZ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder